
“Hacmen birbiriyle eşit iki ayrı anlatıdan oluşan, Mehmet Hakkı Suçin’in muazzam çevirisiyle okuduğumuz Küçük Bir Ayrıntı’nın ilk bölümünde, 9 Ağustos 1949 günü Nakab Çölü’nde konuşlanmış bir askerî kampta dört gün içinde yaşananlar, üçüncü tekil şahıs kullanılarak, müfrezenin başındaki subay açısından anlatılır. Metin daha ilk paragraftan asıl meselesini açık eder: “Bu tepelerde fark edilebilen tek ayrıntı, eğim ve sapaklarda amaçsızca kıvrılan, kuru aptesbozan otlarıyla, tepeleri benek benek kaplayan taşların ince gölgelerinin nüfuz ettiği gevşek sınırlarıydı.” (s. 9). ALARA ÇAKMAKÇI’nın yazısı.