Mehmet Hakkı Suçin, bizi bu kez ‘Yedi Askı Şiirleri’nin bütünüyle, Arapça-Türkçe çift dilli olarak tanıştırıyor. İslamiyet öncesi bu klasik şiir efsanesini şairlere dair açıklamalarıyla ve Adonis’in ‘Cahiliye Şiirini Okumak’ başlıklı muhteşem önsözüyle de yeniden ‘klasik’leştiriyor.
Önce şiirleri okudum kitapta, bir gün sonra da önsözü. Ne var ki bunda diyebilirsiniz, peki o önsözü Adonis yazmışsa… Sizi bilmem ama ben şiir konusunda biraz tutucuyum, yani ustalara saygı, usta-çırak, el almak, hürmet, ne bileyim bunlarla yetiştiğim için bende de sürüyor işte! İnsan, Adonis’i atlayıp da kitaba geçer mi?
Dünyada hep övülecek şeyler, övünülecek işler olsa keşke! Buna da şükür diyelim tabii, okuyacak çooooook kitabımız var daha! Ve övülecek çok insan, çok şiir, çok yazı… Hayli zamandır çevirilerini okuduğum ve artık ‘Adonis’in Yeğeni’ dediğim sevgili hocamız ve Arapça çevirmeni olarak haklı bir üne kavuşan dostumuz Mehmet Hakkı Suçin, bizi bu kez de ‘Yedi Askı Şiirleri’nin (Muallakalar, Kırmızı Kedi) bütünüyle, Arapça-Türkçe çift dilli olarak tanıştırıyor. İslamiyet öncesi bu klasik şiir efsanesini şairlere dair açıklamalarıyla ve Adonis’in ‘Cahiliye Şiirini Okumak’ başlıklı muhteşem sunuşuyla da yeniden ‘klasik’leştiriyor.
Muallaka, askı demek. Şairler, İslam öncesi cahiliye döneminde ‘haram’ aylarında, ki savaşın dinen yasak olduğu dört ay, şiirlerini şarkı biçiminde söyleyerek bir performans sunuyorlar ve en beğenilen şiirler Kâbe’nin iç duvarına asılıyor. Şiir de aslında bir ‘iyilik’ sayılmaz mı? Yazana, okuyana, yazılana, dünyaya, doğaya, yaşama… O nedenle şiir hep askıdadır diyelim, şimdi ‘askıda iyilik’ler yapılıyor ya, işte şiir de iyiliklerin en eskisi ve en kadim olanı.
Bilinen yedi şairi var askının. Adonis’in ‘Cahiliye şiiri’ olarak nitelediği bu şiir; “karanlık zaman ile şeffaf kahramanlık, kaçınılmazlık ile özgürlük, sonuç ile sebep arasında süregelen sevinçli, hazin, trajik bir diyalektikten ibarettir”. (agy., s.11) Betimleyici, tanıklık eden, nesneleri oldukları gibi seven ve yeryüzü gereğince, bence gerçeğince de hareket eden bir şiir. Bir bakıma ‘dış dünya’nın şiiri. Metafizik bir anlam aramayan, nesneleri arzulayan bu şiirde, haz ve elem birliği de şairin duygu yüceliğinin ölçütüdür.
‘Harika tekdüzelik’, Adonis’in Camus’den ödünç aldığı bu kavram, Cahiliye hayatı ve şiirindeki çeşitliliğin rutinini temsil eder. Ve bu rutin içindeki devingenliği, çoğulluğu, yolculuğu.
Siyahi üç şairden biri olan Antara bin Şeddad’ın şiirleri okununca Hz. Muhammed “Onu tanımak isterdim” der. Şair Amr bin Kulsum, bir kral kafası kesecek kadar cesur. Muallakasını da bu olaydan sonra tamamlar: “Bir kral zilleti tattırırsa insanlara/reddederiz zilletin içimize işlemesini”.
Askıda şiir dört iyilik bağışlıyor okurlarına: ‘Yedi Askı Şiirleri’nin tümü, Adonis’in şiir dersi olan önsözü, Arap şiirinin güzelliğiyle bizi tanıştırmayı sürdüren Mehmet Hakkı Suçin’in yetkin çevirisi ve şair Elçin Sevgi Suçin’in çevirilere son güzel dokunuşları yapması.
Kaynak: Hürriyet Kültür Sanat, 10 Eylül 2020 Perşembe