Kitap tanıtım

Sıddık Ertaş: “Şiir Şiir Ayetler Üzerine Birkaç Not”

2015 yılında yayımlanan kitaplar içinde dikkatimi çeken bir kitap da: “Şiir Şiir Ayetler”. Aslında hem teknik hem de içerik olarak çok zor bir işe talip olmanın kitabı da diyebiliriz Mehmet Hakkı Suçin’in bu eseri için. Amme cüzü çevirisi olan bu kitap bir yandan meal bir yandan da şiir olma iddiasını barındırıyor.

Edebiyatın bir alanı olarak çevirinin problemlerinden bahsedecek değilim elbette. Ama kutsal kitapları çevirmenin ekstra bir zorluğunun olduğunu kabul etmek gerekir. Dahası hedef dile aktarımda özel bir dil olan şiir dili de tercih edilmişse… Bu tercih, zorluğu iki katına çıkarmaktadır. Hem Türkçeye çeviri söz konusu hem de şiirin diline.

Elimizdeki meallerde çoğunlukla Türkçeye hâkim olamamanın getirdiği yığınla hata ile karşılaştığımızı göz önüne aldığımızda derdimizi daha iyi anlatmış oluruz. Sadece Yunus Suresi 37. ayetin çevirilerine baktığımızda bile Türkçeye hâkim olamamaktan kaynaklanan çeviri hatalarının hedef dilde ne denli çarpık anlamlara varabileceğini göstermiş oluruz herhalde. Bir kitabın Allah tarafından indirildiğini, birileri tarafından uydurulmuş olmadığını söylemek isterken; Kutsal Kitabın Allah tarafından uydurulduğunu söyleyecek kadar beceriksiz çeviriler…

Şükür ki Suçin, Arapçaya olduğu kadar Türkçeye de hâkim.  Kitabı bir meal olarak gördüğümüzde oldukça başarılı olduğunu söylemek gerekir; hakkın teslimi için. Birçok ayette kelimelerin ilk anlamlarını vermek yerine ayetlerin bağlamlarına uygun olarak kastedilen anlamı vermeyi denemiş, Arap dilindeki kalıp söyleyişlere doğru karşılıklar vermiştir. “Ebu Leheb’in elleri kurusun; kurudu da.” yerine “Kahrolası Ebu Leheb! Kahroldu gitti” şeklindeki çevirisi bu duruma örnek olarak verilebilir.

Çevirmen, Mekki sureleri çevirerek bu surelerin üstün ses özelliklerini Türkçeye aktarmayı hedeflemiştir. Şiirin ses özelliklerine bu surelerin daha uygun olduğu şüphe götürmez. Tabii ki Kur’an-ı Kerim bir şiir kitabı değildir. Ama özellikle Mekkî ayetlerde şiirsel ritim hemen hissedilir. Şimdiye kadar yapılan Türkçe meallerde ayetlerin bu özelliği genellikle göz ardı edilmiştir. Bu ise mealleri hem anlaması güç hem de ritmi olmayan metinlere dönüştürmüştür.” diyen Suçin’in, anlamı ıskalamadan ses özelliklerini ve yüksek tempoyu aktarabilmeyi başardığına şu ayetleri örnek olarak gösterebiliriz sanırım.

“Gönüllere fıs fıs fısıldayan”
 
“Vay haline iftira atanın
Ayıp kusur peşinde olanın
Servet üstüne servet katanın”
 
“İnsanın küçük kelebekler gibi uçuştuğu gündür
Dağların rengârenk yün topaklarına benzediği gün.”

Peki ayetlerin bu tür bir çevirisine şiir demek mümkün mü? Bunu tam olarak iddia etmek pek mümkün görünmüyor bana göre. Aslında Mehmet Hakkı Suçin de kitabının “Bu çeviriyle Kur’an’ın ne kadar şiirsel olduğunu göstermeyi amaçlamadım. Kitabın başlığındaki ‘şiir şiir’ ikilemesiyle, Türkçede ‘şiir gibi gözler’ deyimindeki güzel anlama gönderme yapmak istedim.” derken tam olarak bunu kastediyor. Vurgulanan şey, şiirsel dildir.

Kur’an-ı Kerim’in şiir olmadığının bizzat ilahi kitapça (Yasin 69 ve Hakka 41)  ifade edildiğinden hareketle, Kutsal Kitabın şiir olarak çevrilebilmesinin mümkün olamayacağını da belirtmek gerekir herhalde. En azından ben böyle inanıyorum. Çünkü her ne kadar şiir dili ile din dili arasında önemli bir yakınlık olsa da şiir olmayan bir metni şiirin özel diline tam olarak aktarabilmek için metni adeta yeniden yaratmak gerekir. Bu durumda da çevrilen metin, hedef dile aktarılırken önemli oranda başkalaşacaktır.  

Kur’an dilinin şiir diline yakınlığını; şiire yakın akıcı bir üslubunun olduğunu elbette kabul ediyoruz. Peygamberimizin en büyük mucizesi olan Yüce Kitabımızın en belirgin özelliğinin sanatsal dili ve anlatım tekniğinin güçlü olması değil midir zaten? Ama bugüne kadar yapılan çevirilerin çok büyük bir kısmında bu etkinin azaldığını görüyoruz. Bir tercümeyi akıcı ve söyleyiş olarak sanatsal bir dille yani şiire yakın dille yazmak mümkün değil midir? Cevabın “evet” olduğunu işte bu kitap bize gösteriyor. Sadece bu yönüyle bile tanıtılmayı hak eden bir çalışmadır “Şiir Şiir Ayetler”.

Bir ilahi kitabı şiir diline çevirmenin bir sakıncası da şudur sanırım: Kutsal kitapların muhatabı tüm insanlıktır. Dolayısıyla sanatsal özellikleri yüksek bazı ayetlerin yanı sıra geniş kitlelerce anlaşılabilecek bir dil özelliği taşıyan ayetlerinin sayısı oldukça fazladır. Çünkü kutsal metinler, davet metinleridir. Ama şiir daha seçkin kitlelere hitap eder genellikle. En azından modern şiir tam olarak budur. Doğal olarak da konu edindiğimiz bu kitaptaki şiirsel dil, metnin geniş kitlelerce okunmasını zorlaştıran bir durum olarak çıkar karşımıza. Zaten mütercim de bunu belirtmekte ve belli bir kitle için yazdığını ifade etmektedir.

Kur’an-ı Kerim’i şiirin lirik diline çevirme arzusunun, Mehmet Akif Ersoy hazretlerinin hayali olduğunu biliyoruz. Aslında Akif’in çevirdiği mealden kurtarılan bir bölüm diye yayımlanan meal incelendiğinde orada da yer yer şiirsel bir etkiyi görmek mümkün. Suçin’in çevirisinde bu daha sistematik bir şekilde karşılıyor bizi. Bundan sonra yapılacak çalışmalar için rehberlik yapabilecek güçte bir çalışma olmuş.

Suçin’i bu çalışmasından dolayı tebrik ediyorum.


Kaynak: Hece Dergisi, Şubat 2016, Sayı: 230, s. 115.

2 replies »

Bir Cevap Yazın