Arapçadan çeviren: Mehmet Hakkı Suçin
.
Gözlerin iki hurma ormanıdır seher vakti
Ya da ay ışığının uzaklaştığı iki balkon
Gözlerin gülünce yapraklanır üzüm bağları
Bir nehrin üstünde gezinen ay gibi
Işıklar raks eder küreklerin titreştirdiği
Ki seher vaktidir o an
Yıldızların gözlerinin derininde nabız gibi attığı
*
Gözlerin şeffaf kederden bir siste batıyor
Akşamın ellerinin okşadığı bir deniz gibi
İçinde kışın sıcaklığı güzün titreyişi
İçinde ölüm ve doğum, içinde karanlık ve ışık
Ruhumda ağlayışın ürpertisi
Vahşi bir heyecan kucaklar göğü
Aydan ürken bir çocuğun heyecanı gibi
*
Yaylı bulutlar diğer bulutları içiyor
Ve damla damla eriyorlar yağmurda
Üzüm bağlarının arşında çocuklar kıkırdıyor
Ve kuşların sessizliğini gıdıklıyor ağaçlarda
Yağmurun şarkısı
Yağmur…
Yağmur…
Yağmur…
Akşam esniyor ama hâlâ bulutlarda
Döküyor bütün ağır gözyaşlarını dökebildiği kadar
Bir çocuk sayıklıyor sanki uyumadan önce
Annesinin döneceğini söylüyor
–Ki yoktur bir yıldır yanında uyandığında
Sorunca nerede olduğunu
Yarın dönecek diyorlar her seferinde–
Oysa fısıldaşıyor arkadaşları: Oradaydı annesi
Tepenin eteğinde ve uyuyor bir lahit gibi
Kendi toprağından yiyor, yağmurdan içiyor
Sanki kederli bir avcı toplayıp bütün ağlarını
Lanet okuyor suya kadere
Ve şarkılar serpiyor ayın battığı yere
Yağmur…
Yağmur…
Bilir misin sevgilim hangi hüznü gönderir yağmur
Nasıl hıçkıra hıçkıra dökülür oluklar
Nasıl yitik hisseder yağmurda tek başına kalan
Sonu yoktur bu yağmurun –Akan kan gibi açlar gibi
Aşk gibi çocuklar gibi ölüler gibi–
Ve gözlerin yağmurla dolaştırıyor beni
Ve şimşekler Körfezin dalgaları boyunca
Irak’ın sahillerini yıkıyor yıldız ve sedeflerle
Aydınlanacakmış gibi oluyor bir an
Ama gece kandan bir perde çekiyor üzerine.
Körfeze haykırıyorum:
Ey Körfez
Ey inci sedef ve ölüm bahşeden
Geri dönüyor sesim
Hıçkırık gibi:
Ey Körfez
Ey inci sedef ve ölüm bahşeden
*
Duyar gibiyim yıldırımlar biriktiren sesini Irak’ın
Şimşekler biriktiren ovalarda dağlarda
Ta ki açarsa mührünü adamlar
Semud’dan eser bırakmayacak
Vadide rüzgârlar.
Duyar gibiyim yağmur içen hurma ağaçlarını
Köylerin inleyişini duyar gibiyim
Ve göçmenleri küreklerle yelkenlerle
Körfezin fırtınalarıyla ve yıldırımlarıyla boğuşan
Ağızlarında aynı şarkı:
Yağmur…
Yağmur…
Yağmur…
Ve Irak’ta açlık var
Ama ürünü boldur hasat mevsiminde
Kargaları çekirgeler doyurur
Ve tarlalarda dönen değirmen taşları
Tahılı taşı öğütür
İnsanlar da dönüyor etrafında
Yağmur…
Yağmur…
Yağmur…
Ne gözyaşları döktük göç ettiğimiz gece
Sonra ayıplanırız diye yağmurdur dedik
Yağmur…
Yağmur…
Çocukluğumuzdan beri her kış
Gök bulut olur
Yağmur olur
Ve her yıl yeşillenince tarlalar
Açlık çeker insanlar
Var mı ki Irak’ta açlığın olmadığı yıllar
Yağmur…
Yağmur…
Yağmur…
Yağmurun her damlasında
Kırmızı veya sarı çiçek nüveleri var.
Açların ve çıplakların her damla gözyaşı
Kölelerin kanından dökülen her damla
Tebessümdür yeni bir emziği bekleyen
Yahut memedir bebeğin ağzında pembeleşen
Hayat bahşeder yarının genç dünyasına!
Yağmur…
Yağmur…
Yağmur…
Irak yağmurla yeşerecek…
*
Haykırıyorum Körfeze:
Ey Körfez
Ey inci sedef ve ölüm bahşeden
Geri dönüyor sesim
Hıçkırır gibi:
Ey Körfez
Ey inci sedef ve ölüm bahşeden
Ve Körfez bol bereketini saçıyor kumlara
Tuzlu köpüğünü, sedeflerini
Kalan kemiklerini boğulmuş bir göçmenin
O ki içmeye devam ediyor ölümü
Körfezin en koyu karanlık yerinde.
Ve Irak’ta engerekler nektar içiyor
Fırat’ın şebnemle büyüttüğü çiçekten.
Duyuyorum Körfezde
Çınlayan yankıyı:
Yağmur…
Yağmur…
Yağmur…
Yağmurun her damlasında
Kırmızı veya sarı çiçek nüveleri var.
Açların ve çıplakların her damla gözyaşı
Kölelerin kanından dökülen her damla
Tebessümdür yeni bir emziği bekleyen
Yahut bebeğin ağzında pembeleşen
Hayat bahşeder yarının genç dünyasına
*
Ve boşanıyor yağmur.
*
Bedr Şakir Seyyab
Modern Arap şiirinin öncü isimlerinden Iraklı Seyyab, 1926 yılında Basra’nın Ceykûr köyünde doğdu. 1948 yılında Bağdat Yüksek Öğretmen Okulundan mezun olup bir süre öğretmenlik yaptı. Siyasi faaliyetleri nedeniyle öğretmenlikten atıldı. Siyasi baskılara dayanamayarak yasadışı yollarla Kuveyt’e kaçtı. 1960’ta yayımlanan Yağmurun Şarkısı adlı şiir kitabı, Yusuf el-Hâl ve Adonis tarafından yayımlanan Şiir dergisi ödülünü aldı. 1961’den sonra önemli sağlık sorunlarıyla uğraştı ve tedavi olmak için İngiltere, Paris, Irak ve Kuveyt hastanelerinde yattı. 1964 yılında Kuveyt’te vefat etti. Yedi şiir kitabı yayımladı. Louis Aragon, Nâzım Hikmet, Edith Sitwell’den Arapçaya şiirler çevirdi. Edith Sitwell ve T.S. Eliot’tan etkilendi. Başta Mahmud Derviş olmak üzere birçok Arap şairini etkiledi. Nâzik el-Melâike ile birlikte Arap şiirinde “serbest tef’ile” ölçüsünün öncüsü kabul edilir. Şiirleri birçok dünya diline çevrildi.
Kayıp Kayıt dergisinde yayımlandığı tasarımıyla okumak için tıklayınız.
Categories: Şiir
Duygu yüklü, sade , etkileyici
Ne güzel tanımlamışsınız. Şiirle kalın 🌿