Abdulvahhab el-Beyâti Bagajsız Yolcu Mekânsızlığa aidim Ne yüzüm ne tarihim var, mekânsızlığa ait Bana seslendiğini duyuyorum gök kubbenin altında, rüzgârın feryadında: “Gel!” Ne yüz ne tarih… Bana sesleniyor “gel!” diye Tepeler boyunca Tarihin bataklığını geçiyor adamlar Kumlar sayısınca Yer aynı yer, adamlar aynı adamlar Onlarla oynuyor abes gölgeler Tarihin bataklığı, hüzünlü toprak ve adamlar Tepeler boyunca Belki geçti üzerimden… Üzerimden binlerce gece Ve ben -habire- duyuyorum onun “gel!” diyen sesini rüzgârda Tepelerin ardında Ve ben ve binlerce sene Esneriz sıkılgan, hüzünlü Mekânsızlığa aidim Gökyüzünün altında Ölüyor içimdeki ruhum ümitsiz Ve ben ve binlerce sene Esneriz sıkılgan, hüzünlü Mekânsızlığa ait olacağım, başka çare yok! Ne yüzüm ne tarihim var, mekânsızlık bana çok Işık çarpıyor bana ve şehrin gürültüsü uzaktan Yeniden döşüyor yolunu hayatın nefsi, yeni bir bezginlik İnatçı ölümden daha güçlü Yeni bir bezginlik Yürüyorum, hiçbir şeye aldırmadan ve binlerce yıla Hiçbir şey beklemez yolcuyu hüzünlü anından başka Çamur ve balçık Binlerce çekirgenin gözleri ve yıllar Şehrin surları görünüyor ama ne fayda Dünya hep aynı, iğrenç dün aynı boyda Pişkin pişkin yaşıyor arsız Alnına parfüm sıkılmış bir leş üzerinde Yeniden döşüyor yolunu hayatın nefsi, yeni bir bezginlik İnatçı ölümden daha güçlü Gökyüzünün altında Beklentisiz Ölüyor içimdeki ruhum Örümcek gibi Ölüyor ruhum Duvarda Günün ışığı duvarda Yıllarımı emiyor, kan tükürüyor gün ışığı duvarda Asla olmadı, bana ait olmadı hiç bugün Kapandı kapı, bana ait olmadı hiç bugün Asla olmadı, bana ait olmadı hiç bugün Mekânsızlığa ait olacağım, başka çare yok! Ne yüzüm ne tarihim var, mekânsızlık bana çok. Arapçadan Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin Kaynak: Şiirden, Sayı: 18, 2013
Abdulvahhab el-Beyâti 1926’da Bağdat’ta doğdu. Irak’ta öğretmenlik ve gazetecilik yaptı. Ancak yazılarında devlet yöneticilerini emperyalizme hizmet etmekle suçladığı için işinden oldu. Çeşitli Arap ülkelerinde, Doğu Avrupa ev Sovyetler Birliği’nde yaşadı. Çağdaş Arap şiirinde sosyalist gerçekçilik akımının öncüsü olarak kabul edilmektedir. 1999’da hayata gözlerini yumdu. Başlıca eserleri: Melekler ve Şeytanlar (1950), Kırık Testiler (1954), Sürgünde Şiirler (1957), Berlin’den Yirmi Şiir (1959), Ölümsüz Sözcükler (1960), Ateş ve Sözcükler (1964).
Categories: Şiir
Müthiş bir şiir. Emeğinize sağlık!