
14 Şubat 2021 tarihinde kaybettiğimiz Filistinli şair Murid Bergûsi’ye (Mourid Bargouti) ait beş şiir, Mehmet Hakkı Suçin çevirisiyle “Kod Adı: Maske” dergisinin 2. sayısında yayımlandı.
14 Şubat 2021 tarihinde kaybettiğimiz Filistinli şair Murid Bergûsi’ye (Mourid Bargouti) ait beş şiir, Mehmet Hakkı Suçin çevirisiyle “Kod Adı: Maske” dergisinin 2. sayısında yayımlandı.
Sevmek bir kuş değil sevgilinin elindeki
Ağaçtaki on kuşa bedel.
Ağaçtaki bir kuş eldeki on kuşa
Kuşların nazarında!
Mehmet Hakkı Suçin “Modern Arap Edebiyatında Şehir” başlığıyla yazar Ömer Asan’ın moderatörlüğünde Arap romanı ve şiirinde kent görünümlerini değerlendiriyor.
Arap şiirinden şiir göğüne yükselen iki yıldız, Mahmud Derviş ile Adonis, ilk kez çevrilen kitapları ‘Atı Neden Yalnız Bıraktın’ ve ‘Belli Belirsiz Şeyler Anısına’ ile bir kez daha karşımızda.
Atı Neden Yalnız Bıraktın kitabı, masalsı bahçesinde at, kuyu, anne, baba, yasemin, laciverttaşı, çit, ateş, kül, çöl ve denizi bir arada resmeden, içinde büyük Filistin direnişinin unutulmaz kesitlerinin kayıtlı olduğu görkemli bir şiir evi.
Çoğu zaman kapalı ve zaman zaman da sürrealist düzyazı şiirlerini içeren Belli Belirsiz Şeyler Anısına bizi “eve ulaştıran iz”dir Adonis için. Yol boyunca gördüğü her şeydir. Hiçbir şeyin bu izin dışında kalmasını istemez şair.
Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi, “Nâzım Hikmet Konferansları” kapsamında Nâzım Hikmet’in Arap Şiiri üzerindeki etkisini ele almak üzere Mehmet Hakkı Suçin’i ağırlıyor.
Çeviri baştan savma, gerekli donanım olmaksızın yapılamaz. Çünkü bu “insanî” olmaz. Dile gereken hassasiyeti göstermek insanoğluna bir borçtur. Bu yazıda Mahmud Derviş’ten iki ayrı çevirmen tarafından yapılan çevirileri değerlendirmek istiyorum.
Bu yazımda Mahmud Derviş’in “Sinûnû et-Tetâr” (Tatarların Kırlangıcı) adlı şiirinden bazı bölümleri Mehmet Hakkı Suçin ve Metin Fındıkçı çevirilerinden yola çıkarak karşılaştırmayı deneyeceğim.
Kendi kendime konuşuyorum ve evcilleştiriyorum hatırayı
Diyorum ki: Sen ben misin?
Üçüncümüz kanat çırpıyor ikimizin arasında: “Beni asla unutmayın”
Ey ölümümüz! Kendi tarzımızda al bizi
ola ki öğreniriz ışıldamayı…
Üzerimde ne güneş var ne de ay
Bir sincan dikeni dallarına astım gölgemi
Bu yüzden hafifletti beni mekân
Ve uçurdu dagınlık ruhumu.
Ne ittifaklar vardır aşkta
Ne de tercihler
Yok edici bir iştir aşk
Öyleyse teslim ol fetih zamanına
Bir yola gir ki götürsün seni kayboluşuna
yalnızca iki kanat istiyorum
veya vazgeçmesini ruhumun uçma sevdasından
Mahmud Derviş’in “muallakası” olarak bilinen ünlü “Cidariyye”si, “Mural” başlığıyla Mehmet Hakkı Suçin çevirisiyle artık Türkçede. Kitapçılarda ve online kitap satış mağazalarında… Ey ölüm bekle! Valizimi hazırlayayım: Diş fırçamı, sabunumu, tıraş makinemi, kolonya ve elbiselerimi. […]
Bu gece sevgilimin göğsünde uyuyor Celile
Sürgün bir çocukluğu düşlüyor
Hermon’un sakalında yuva kuran.
Tek bir cümle ile tanımlamam istenseydi Şehavi’yi ve onun şiirinin kumaşını dokuyan duyguları “Şiirden önce ölüm vardı” derdim!
Ad vermek istemiyorum / Adaş olmak istiyorum ışığa,
Tutunmak istemiyorum / Yoldaş olmak istiyorum rüzgâra.
Rüzgâra bırakmayı deneyeceğiz adlarımızı
Ufukta duracağız
Duymayı bekleyeceğiz uzak yokuşta
Gizlenişimizin sesini
Kırılmadığımızı iddia edeceğiz
Duysak bile yaralarımızın yankısını havada.
Bir fotoğrafımı çek
Yırtarken bütün bu fotoğrafları
Gel de bir hendek kazalım kazma kürek
Gömelim ölülerimizi tek yürek
Şam… Ey tutsakların pembe vagonu
Uzanmışım odamda
Yazıyorum, düş kuruyorum, gelip geçenlere bakıyorum
Yüce göğün kalbinden
Çıplak etinin titreyişini duyuyorum.
günüm boyunca uğruna yaşadığım an
bitince dağılır. kaçar elimden başsız
bir kuş gibi unutkanlığın kafesinden kurtulur, unutup son yumurtasını yuvasında.
Şiir, Londra’da bulunan ünlü sanat merkezi Southbank Centre uzmanları tarafından “Son Elli Yılın En İyi Elli Aşk Şiiri” listesinde yer almıştır.
Sanki mutlu olmak için yaratıldık!
***
: Sanki Temmuz’da sincap olarak dönüyorum
Bir tarlakuşunun peşine takılıyorum:
Eğlenen bir ayartmayla
Kişilerimi terk ediyorum
Ve fıstığı.
Derler ki Doğu’yla Batı asla bir araya gelmez
Fakat ben ve Isabella
Buluşuruz her gün
Birbirimizi aradığımız bu yolculukta.
Daralıyor kaldırım
Daralıyor boşluk
Biz daralıyoruz.
Sormayı düşündüm Seamus Heaney’ye mavi kenarlıklı yeleğinin cebindeki o kâğıdı! Aklıma gelmedi alelacele yazdığı bir şiir olduğu. Bir parfüm kokusu burnuma gelmedi ki bir hayranından diye düşüneyim. Birkaç kez elim cebinden aşırmak istedi onu, ama her seferinde kurnaz bir tebessüm doldurdu tatlı yüzünü.
Senin adından bir nehir doğar
Bir güneş doğar
Ve bir gül yaşar kıyametine kadar
O halde aynanla kes şüpheyi
Aşk bizi özgün ve bencil yapar
Özgünce benciller ve bencilce özgünler… vesaire
Uzun zamandır tanırım İbrahim’i, sevgili komşumu
Suyu taşan bir kuyu olarak tanıdım onu
Diğer insanların suyunu içmediği, hatta ve hatta
Bir taş bile atmadığı.
Abdulvahhab el-Beyâti Bagajsız Yolcu Mekânsızlığa aidim Ne yüzüm ne tarihim var, mekânsızlığa ait Bana seslendiğini duyuyorum gök kubbenin altında, rüzgârın feryadında: “Gel!” Ne yüz ne tarih… Bana sesleniyor “gel!” diye Tepeler boyunca […]