Çeviri baştan savma, gerekli donanım olmaksızın yapılamaz. Çünkü bu “insanî” olmaz. Dile gereken hassasiyeti göstermek insanoğluna bir borçtur. Bu yazıda Mahmud Derviş’ten iki ayrı çevirmen tarafından yapılan çevirileri değerlendirmek istiyorum. Bahse konu şiir Mahmud Derviş’in ‘Ûdu İsmâ’îl/عُودُ إسماعيل (İsmail’in Udu) adlı şiiri. Çevirilerden biri Metin Fındıkçı tarafından hazırlanan “Yalnızlık Yenilemeden Kendini” (Can Yayınları, 2009, s. 143) adlı kitapta geçmektedir. Diğeri ise Mehmet Hakkı Suçin tarafından çevirilen “Atı Neden Yalnız Bıraktın” (Ayrıntı Yayınları, 2017, s. 59) adlı kitabından.
Uzun olan şiirin tümünü isteyenler belirtilen kaynaklardan bulup karşılaştırabilir. Burada şiirin sadece birinci bölümünün çevirilerini karşılaştıracağım. Mahmud Derviş’in şiiri şöyle başlıyor:
عُودُ إسماعيل
فَرَسٌ على وَتَرَيْنِ ترقُصُ – هكذا
تُصْغي أَصابِعُهُ إلى دَمِهِ، وتنتشرُ القُرى
كشقائقِ النعمانِ في الإيقاعِ. لا
لَيْلٌ هناك ولا نهارٌ. مَسَّنا
طربٌ سَمَاويٌ، وهَرْوَلَتِ الجهاتُ إلى
الهيولى
هَلِّلويا،
هَلِّلويا،
كُلُّ شيء سوف يبدأ من جديدِ
:Bu bölümün iki çevirmence yapılan çevirisi ise sırasıyla şöyledir
İSMAİL’İN UDU
Bir kısrak dans ediyor iki tel üzerinde – Böylece
kulak veriyor parmakları kanına. Köyler dağılıyor
dağ laleleri gibi ahenkte. Ne gece var orada
ne de gündüz. Göksel bir neşe dokundu bize.
Yönler akın etti heyulaya
Halleluya
Halleluya
Her şey yeniden başlayacakÇeviri: Mehmet Hakkı Suçin
İSMAİL’İN DÖNÜŞÜ
At vitrinde dans eder – böylece
Parmakları akan kanını dinler, köy meydanına yayılır
anemon çiçeğinin duruşu gibi, orası
ne gece ne de gündüz. Bizi semavi
toprak emer, tozlu yollarda
sallanarak
zerre
zerre
zerrelerle
her şey yeniden başlayacakÇeviri: Metin Fındıkçı
Başlıkla başlayan hatalar zinciri!
İlk dikkatimizi çeken şey, Fındıkçı’nın “İsmail’in Udu” olan başlığı “İsmail’in Dönüşü” şeklinde çevirmesi. Öyle anlaşılıyor ki çevirmen, “ud” (عُود) kelimesi ile Arapçada “dönüş” anlamına gelen “avde” (عَوْدَة) kelimesini birbirinden ayırt edememiş. Temel düzeyde Arapça eğitimi alan biri bile aradaki farkı bilir; yani “ud”un “dönüş” olmadığını.
Başlığı “İsmail’in Dönüşü” olan bir şiiri okuyup bitirdiğimizde bir dönüş, bir vuslat bekleriz doğal olarak. Ancak bu şiirde İsmail adındaki karakterin bir yerden döndüğü, bir yerden geldiği gibi bir tema söz konusu değil. Böylece çevirmenin çeviri becerilerinden ziyade, Arapça bilgisinin yetersizliğiyle ilgili bir durumla karşı karşıya olduğumuzun ipuçlarını buluyoruz.
“Vetereyn” nasıl oldu da “vitrin”e dönüştü?
Mahmud Derviş birinci dizede “Bir kısrağın iki tel üzerinde dans ettiğini” söylüyor. Fındıkçı bu dizeyi “At vitrinde dans eder” şeklinde çevirmiş. Kısrağı at yapmasını geçtik de, Arapçada “iki tel” (çalgı aletinin teli) anlamına gelen “vetereyn” (وَتَرَيْن) kelimesini “vitrin” şeklinde çevirmesine (pardon “devirmesine”) ne demeli? İngilizcedeki “red” (kırmızı) sözcüğünü “ret” şeklinde Türkçeye çeviren bir çevirmen düşünebiliyor musunuz?
Şiir devam ediyor: “Köyler dağ laleleri gibi ahenkte dağılıyor”. Fındıkçı, bu ifadeyi “köy meydanına yayılır anemon çiçeğinin duruşu gibi” şeklinde “uyduruyor”. Ne yayılır, kim yayılır? “Meydan” nereden çıktı? “Ahenk” kelimesini “duruş” anlamına çeviren şey nedir?
Sapla samanı karıştırmış!
Karşılaştırmaya devam edelim. Mahmud Derviş “Göksel bir neşe dokundu bize” derken, Fındıkçı bu ifadeyi “Bizi semavi toprak emer” şeklinde Türkçeye aktarmış. Tabii bu tuzağa nasıl düştüğünü anlamakta zorluk çekmiyoruz. Zira artık çevirmenin kodlarını çözmüş bulunmaktayız. Fındıkçı, Arapça “tarab/طَرَب” (neşe, coşku, eğlence) kelimesi ile “turâb/تُراب” (toprak) kelimesini ayırt edememiş. “Çorba” ile “çorap”ı ayırt edememek gibi bir şey. Fındıkçı, yine “dokunmak” anlamına gelen “messe/مَسَّ” fiili ile “emmek” anlamına gelen “massa/مَصًّ” fiilini karıştırmış.
Öte yandan Mahmud Derviş’in “yönler heyulaya koşar adım gitti” anlamındaki ifadeyi Fındıkçı “tozlu yollarda sallanarak” şeklinde aktarmış Türkçeye.
Normal şartlarda ortalama bir çevirmenin düşmeyeceği bu basit hatalar, çevirmenin fasih Arapça bilgi düzeyinin oldukça temel düzeyde kaldığını gösteriyor.
“Zerre” nerden çıktı kardeşim!
Mahmud Derviş’in şiirinde “heyula” sözcüğünden sonra “Halleluya/هَلِّلويا” sözcüğü iki kez tekrarlanmaktadır. Metin Fındıkçı, “şekilsiz madde, maddenin ilk hali” anlamındaki “heyula/الهيولى” ile İncil’de “Tanrı’ya şükürler olsun” anlamında kullanılan “Halleluya/هَلِّلويا” sözcüklerine “zerre” anlamını yapıştırıvermiş! Batı’da birçok şarkıya konu olmuş ve birçok filmde duymaya alıştığımız “Halleluya” nasıl oldu da “zerre”ye dönüştü? Fındıkçı’ya sormak lazım.
Evet, her şey yeniden başlayacak!
Ele aldığımız bölümün son mısrasının Fındıkçı tarafından “Her şey yeniden başlayacak” şeklinde doğru aktarıldığını görüyoruz. Fındıkçı’nın yanlışlarla dolu çevirisinin bu son satırında söz konusu ifadeyi doğru bir biçimde aktarması, yetkin olmayan çevirmenlere uyarı mahiyetinde. Zira Arapça edebi çeviriler artık usta ellerde yoğrulacak. Son yıllarda Arap şiirinden birçok eserin Türkçeye kazandırıldığına şahit olmaktayız. Mahmud Derviş’ten “Mural” (Kırmızı Yayınları, 2015) ve “Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum” (Yapı Kredi Yayınları, 2016), Atı Neden Yalnız Bıraktın (Ayrıntı Yayınları, 2017) yayınlandı. Mahmud Derviş’in önümüzdeki aylarda bir kitabı daha, yine Suçin’in çevirisiyle yayınlanacak. Adonis, Muhammed Bennis, Nizar Kabbani, Ahmed eş-Şehavi ve Hulûd el-Mualla gibi şairleri usta bir çevirmenin üslubuyla okuma şansımız var artık. Bu isimlerin hemen hemen tümünün daha önce Metin Fındıkçı tarafından “katledildiğini” söylemeye gerek yok. Filistin’in büyük şairi Mahmud Derviş’in kemikleri artık sızlamayacak, Türk okuyucusu çevirmenin sayıklamaları yerine, Mahmud Derviş’i gerçek şiiriyle okuyacak.
Evet, “her şey yeniden başlayacak”!
Erkan Avşar kimdir?
1977 yılında Ardahan’da doğdu. 2000 yılında Gazi Eğitim Fakültesi, Arap Dili Eğitimi Anabilim Dalından mezun oldu. 2000-2003 yılları arasında İstanbul’da bir dil kursunda Arapça öğretmenliği yaptı. Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde 2003 yılında Yüksek Lisansını tamamladı. 2003-2004 yılları arasında değişik yayınevlerine çalışmalar yaptı. Nisan 2004’te vatanî görevini tamamlamak üzere askere giden Erkan Avşar, Jandarma Genel Komutanlığına Arapça Tercümanı Asteğmen olarak seçildi. Daha sonra aynı görevi Genelkurmay Başkanlığında tamamladı. 2005 yılında TBMM Milli Saraylar’da çalışmak üzere başladığı görevinde 2005-2012 yılları arasında Dolmabahçe Sarayı’nda Arapça rehberi olarak çalıştı. 2012 yılından itibaren Milli Saraylar bünyesindeki Dolmabahçe Köşkü’nde Arapça Rehber olarak çalışmaktadır. Arap dili eğitimine ilişkin eserleri: Arapça Dilbilgisine Giriş -1 Sarf, Arapça Yazma ve Okumaya Giriş (Prof. Dr. Musa Yıldız’la birlikte) , Türkçe Çevirileriyle Arapça Seçme Hikâyeler I-II-III-IV (Prof. Dr. Musa Yıldız’la birlikte). Türkçeye çevirdiği eserler: İbn Abdurabbih’ten “Nükteler ve Mizahi Öyküler”, “Hükümdar ve Siyaset”, “Bedevi Arapların Özdeyiş ve Adetleri”, “Şarlatanlar, Deliler, Cimriler, Asalaklar Kitabı”, Muhammed Diyab el-Etlîdi’den “Abbasi Geceleri”.
Categories: Yazı