
Kürt yarınını hatırlıyor, ziyaret ettiğimde onu
Bundandır ki süpürüyor toz süpürgesiyle: Uzak dur benden!
Çünkü dağlar dağlardır.
Kürt yarınını hatırlıyor, ziyaret ettiğimde onu
Bundandır ki süpürüyor toz süpürgesiyle: Uzak dur benden!
Çünkü dağlar dağlardır.
Ah Rita!
Hangi şey ayırabildi
gözlerini gözlerimden
bu tüfekten önce
Marcia Lynx Qualey, Türkçede yeni yayımlanan “Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi” kitabından yola çıkıp çevirmeni Mehmet Hakkı Suçin’le Mahmud Derviş ve şiirini Cumhuriyet Kitap okuyucuları için konuştu.
Mahmud Derviş’in Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi kitabı, önceki şiir kitaplarından birçok açıdan farklılıklar arz etmektedir. İlk baskısı 2005 yılında yayınlanan kitapla birlikte Mahmud Derviş’in yüksek sesli dizeleri yerini gerek biçim gerekse içerik bakımından farklı bir şiir anlayışına terk etmiştir.
Görkemli Arap şiirinin büyük şairleriyle, Arapçadan doğrudan yapılan çevirileriyle ilk kezmiş gibi tanışmanın büyüsünü yaşıyorum bir süredir. Adonis, Muhammed Bennis, Nizar Kabbani ve Derviş gibi şimdiden klasik olmuş şairleri Türkçe söylüyor sanki Suçin.
Arap şiirinden şiir göğüne yükselen iki yıldız, Mahmud Derviş ile Adonis, ilk kez çevrilen kitapları ‘Atı Neden Yalnız Bıraktın’ ve ‘Belli Belirsiz Şeyler Anısına’ ile bir kez daha karşımızda.
Atı Neden Yalnız Bıraktın kitabı, masalsı bahçesinde at, kuyu, anne, baba, yasemin, laciverttaşı, çit, ateş, kül, çöl ve denizi bir arada resmeden, içinde büyük Filistin direnişinin unutulmaz kesitlerinin kayıtlı olduğu görkemli bir şiir evi.
2008’de yaşama veda eden Filistinli şair Mahmut Derviş’in Mural isimli kitabı üzerinden şiirine ve şairliğine bir bakış.
Metin Celal – Cumhuriyet Yazıları, 29 Aralık 2016 Çok yorucu, sıkıcı, ölümlerle, hüzünlerle dolu bir yıl geçirdik. İçerideki ve dışarıdaki savaş ortamının kültür endüstrisine olumsuz etki yapacağı, insanların can derdiyle uğraşırken sinemayla, tiyatroyla, […]
Bana göre çeviri, çeviribilimle ilgili bir kitabımın da adı olan “öteki dilde var olmak”tır. Öteki dilde var olmak demek yeni bir yaşama doğmak demektir. Bir dilde yeni bir doğum sağlamak, bir insanın başka bir dünyada doğumunu sağlamaktır. Bu anlamda çeviri bir nevi “dil ebeliği”dir.
Bir şiir yazdığınızı düşünün. Bu şiir, herhangi bir dilden bir başka dile, diyelim Türkçe’den Arapça’ya çevrilecek olsun. Şiirinizde geçen ‘çorap’ kelimesini ‘çorba’ kelimesi ile ‘şarap’ kelimesini ‘şerbet’ kelimesi ile ‘sathi’ kelimesini ‘sahte’ kelimesi ile çevirmiş olsunlar. Buna razı olur muydunuz?
Mahmut Derviş hakkında yazılacak, söylenecek çok şey var şüphesiz. Fakat diyeceklerim bu yazının sınırlarını aşıyor. Yurtsuzluk ve göç var bu şiirlerde. Hakikate yaklaşan bir kayboluş var ki bu, aslını bulmakla mümkün bir kayboluş. Acıyı tüm gerçekliğiyle yaşamış ve tek hayali, hayal kırıklığı yaşamadan uyanmak olan bir şair var. İnsanı merkeze alan evrensel şiiriyle tüm zamanlara seslenen bir şair.
Özlem Şeran’ın TV6’da sunduğu “Çılgın Renkler” programı Mehmet Hakkı Suçin’i konuk etti. Söyleşinin ikinci bölümü.
Kitapta yer alan ‘Tavla Oynayan’ ile ‘Hazır Senaryo’ adlı şiirler daha önce de tercüme edilmiş; ilk çeviriler, şairin Türkçeye ‘Duvarda’ adıyla çevrilen kitabında yer alıyor. Her iki çevirinin karşılaştırmalı olarak okunmasını özellikle önereceğim. Ben, Mehmet Hakkı Suçin’in çevirisini tercih ettiğimi belirtmeliyim.
Çeviri baştan savma, gerekli donanım olmaksızın yapılamaz. Çünkü bu “insanî” olmaz. Dile gereken hassasiyeti göstermek insanoğluna bir borçtur. Bu yazıda Mahmud Derviş’ten iki ayrı çevirmen tarafından yapılan çevirileri değerlendirmek istiyorum.
Bu yazımda Mahmud Derviş’in “Sinûnû et-Tetâr” (Tatarların Kırlangıcı) adlı şiirinden bazı bölümleri Mehmet Hakkı Suçin ve Metin Fındıkçı çevirilerinden yola çıkarak karşılaştırmayı deneyeceğim.
Bu şiirin bitmesini istemiyorum
bu güz gününün bitmesini istemiyorum
sonsuzluğun doğruluğundan emin olmadan.
Kendi kendime konuşuyorum ve evcilleştiriyorum hatırayı
Diyorum ki: Sen ben misin?
Üçüncümüz kanat çırpıyor ikimizin arasında: “Beni asla unutmayın”
Ey ölümümüz! Kendi tarzımızda al bizi
ola ki öğreniriz ışıldamayı…
Üzerimde ne güneş var ne de ay
Bir sincan dikeni dallarına astım gölgemi
Bu yüzden hafifletti beni mekân
Ve uçurdu dagınlık ruhumu.
Bir kısrak dans ediyor iki tel üzerinde – Böylece
kulak veriyor parmakları kanına. Köyler dağılıyor
dağ laleleri gibi ritimde. Ne gece var orada
ne de gündüz. Göksel bir neşe dokundu bize.
Yönler akın etti heyulaya
Halleluya
Halleluya
Her şey yeniden başlayacak
Mahmud Derviş’in “muallakası” olarak bilinen ünlü “Cidariyye”si, “Mural” başlığıyla Mehmet Hakkı Suçin çevirisiyle artık Türkçede. Kitapçılarda ve online kitap satış mağazalarında… Ey ölüm bekle! Valizimi hazırlayayım: Diş fırçamı, sabunumu, tıraş makinemi, kolonya ve elbiselerimi. […]