Söyleşi

Celâl Üster: “Çeviri, İnsanî Anlamda Kutsal Bir Uğraş”

Kütüphanelerimizde yer alan pek çok klasik eseri dilimize çeviren usta çevirmen ve yazar Celâl Üster’le çevirmenlik konusu ve çevirilerini yaptığı James Joyce’un torunu için yazdığı Kedi ile Şeytan ve Kopenhag’ın Kedileri metinleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bir eser oluşturulurken yazarının düşünce ve duygu dünyasından etkilendiği kadar yazıldığı dönemin siyasi, kültürel ve sosyal durumlarından da etkilenir. Bu durumda bir kitabı başka bir dile çevirirken dilinin, edebiyatının ve kültürünün özgün yapısının korunması gerekir. Bu konuda çeviri yapacak kişinin o dili konuşuyor, yazabiliyor olması elbette yeterli olmayacaktır. Siz deneyimli bir çevirmen olarak, bir çevirmenin sorumlulukları nelerdir, anlatabilir misiniz? Çevirmen ne gibi bir bilgi ve yetenek düzeyinde olmalıdır?

Bir söylenceyle başlayayım söze isterseniz: Binlerce yıl önce Babilliler “başı göğe değen” bir kule yapmaya kalkışmışlar. Gel gör ki, Tanrı, kim bilir belki de hiçbir insanoğlunun kendi katına erişmesine razı gelmediğinden, kulenin yapımını durdurmaya karar vermiş. Bunun için de, kule yapımında çalışan işçilerin dillerini öyle bir karıştırmış ki, sonunda birbirlerini anlayamaz olmuşlar.

Gerçi bu dil karışıklığına, dillerin zenginliğini, her dilin apayrı güzellikteki sözcüklerini, deyimlerini, söyleyişlerini borçluyuz. Ama o günlerden bugünlere, farklı dillerde konuşan, yazan insanların birbirlerini anlayabilmelerini, okuyabilmelerini de dilmaçlara, mütercimlere, tercümanlara, çevirmenlere borçluyuz.

Sizin sorunuza gelirsek, burada edebiyat çevirisinden, roman, öykü, şiir çevirisinden söz ediyorsak, çeviri uğraşı her şeyden önce sağlam, derin bir dil duyarlığını gerektirir diye düşünüyorum.

Dil, yalnızca konuşma ve yazmanın değil, düşünmenin de aracı değil mi? Dilsiz dediğimiz konuşma engelli insanlar bile gerçekte dilsiz değiller, onlar da dille yazıyor, dille düşünüyorlar.

Bambaşka bir yapısı olan bir dilde düşünen, çok farklı olanaklar barındıran bir dilde yazan, apayrı bir toplum, dönem ve ortamda yetişmiş, yaşamış bir yazarı kendi dilinize çevirdiğinizi düşünürsek, iki dilde de bilgili, donanımlı, birikimli, duyarlı olmanız gerekmez mi?

Yalnızca çevirdiğiniz yazarı değil, o yazarın dilinde yaratılmış edebiyatı, dahası kendi diliniz ve edebiyatınızı da iyi bilmeniz, kuşkusuz, o yapıtı daha iyi çevirmenizi sağlayacaktır.

Dilinizin sınırları, bir bakıma, dünyanızın, düşüncenizin ve düş gücünüzün de sınırlarıdır. Dile ne denli egemenseniz, o ölçüde iyi çeviri yaparsınız.

Bana sorarsanız, çeviri insanî anlamda kutsal bir uğraş. Uzak çağları, uygarlıkları, kültürleri, farklı duygulanımları, değişik düşünme ve yaratma iklimlerini birbirine yakınlaştıran, insanları birbirine yanaştıran, insanlığı hısım akraba kılan bir uğraş.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız: Artfulliving.

Categories: Söyleşi

Tagged as: ,

Bir Cevap Yazın