Bir fotoğrafımı çek
Yırtarken bütün bu fotoğrafları
Bir fotoğrafımı çek
Yırtarken bütün bu fotoğrafları
Gel de bir hendek kazalım kazma kürek
Gömelim ölülerimizi tek yürek
Şam… Ey tutsakların pembe vagonu
Uzanmışım odamda
Yazıyorum, düş kuruyorum, gelip geçenlere bakıyorum
Yüce göğün kalbinden
Çıplak etinin titreyişini duyuyorum.
günüm boyunca uğruna yaşadığım an
bitince dağılır. kaçar elimden başsız
bir kuş gibi unutkanlığın kafesinden kurtulur, unutup son yumurtasını yuvasında.
Şiir, Londra’da bulunan ünlü sanat merkezi Southbank Centre uzmanları tarafından “Son Elli Yılın En İyi Elli Aşk Şiiri” listesinde yer almıştır.
Sanki mutlu olmak için yaratıldık!
***
: Sanki Temmuz’da sincap olarak dönüyorum
Bir tarlakuşunun peşine takılıyorum:
Eğlenen bir ayartmayla
Kişilerimi terk ediyorum
Ve fıstığı.
Derler ki Doğu’yla Batı asla bir araya gelmez
Fakat ben ve Isabella
Buluşuruz her gün
Birbirimizi aradığımız bu yolculukta.
Daralıyor kaldırım
Daralıyor boşluk
Biz daralıyoruz.
Sormayı düşündüm Seamus Heaney’ye mavi kenarlıklı yeleğinin cebindeki o kâğıdı! Aklıma gelmedi alelacele yazdığı bir şiir olduğu. Bir parfüm kokusu burnuma gelmedi ki bir hayranından diye düşüneyim. Birkaç kez elim cebinden aşırmak istedi onu, ama her seferinde kurnaz bir tebessüm doldurdu tatlı yüzünü.
Senin adından bir nehir doğar
Bir güneş doğar
Ve bir gül yaşar kıyametine kadar
O halde aynanla kes şüpheyi
Aşk bizi özgün ve bencil yapar
Özgünce benciller ve bencilce özgünler… vesaire
Uzun zamandır tanırım İbrahim’i, sevgili komşumu
Suyu taşan bir kuyu olarak tanıdım onu
Diğer insanların suyunu içmediği, hatta ve hatta
Bir taş bile atmadığı.
Abdulvahhab el-Beyâti Bagajsız Yolcu Mekânsızlığa aidim Ne yüzüm ne tarihim var, mekânsızlığa ait Bana seslendiğini duyuyorum gök kubbenin altında, rüzgârın feryadında: “Gel!” Ne yüz ne tarih… Bana sesleniyor “gel!” diye Tepeler boyunca […]